Gurbet, eti zehir, yağı zehir, balı zehir olan bir ayrılık sofrasıdır.
Evet, ne zaman bir ‘gurbet’ çağrışımını içeren bir fısıltı duysam, o zaman bir inilti başlar dilimde, vücudum ise titrer. Terim sarar, tenimi.
Ve, ‘Ah gurbet ah!..’ diye hemen bir iç çekerim.
‘Yakılasın, yıkılasın.
Yıkılıp ta yok alasın
Gün gelir ki kahrolasın
Gurbette, ‘gurbet ağıtını’ söyler, kimi zamanda ağlarım.
‘Acıyı da tatlıyı da tadan bilir’ der, Osman Yüksel Serdengeçti. Evet, gurbeti de ancak yaşayan bilir.
Anaya hasret, babaya hasret, yara hasret, her şeyden önce de memlekete hasret...
Arada, aşılmaz dağlar, bitmez yollar var. Aşılan dağlar, biten yollarda olsa, en önemlisi ‘duygusallık’ var; aşılmayan ve bitmeyen çile olarak...
Balık, suyun içerisinde olduğu zaman, kıymetini bilemezmiş suyun. Sudan çıkan balık, o zaman inlermiş, ‘su su’ diye. Ama nafile. Aynen bunun gibi, insan kendi memleketinde, anasının, babasının, yârının yanında olduğu zaman, bilemez gurbetin derdini. Gurbetin derdini, gurbete çıkınca anlar, ancak, o zamanda, iş işten geçmiş olur.
Gurbet acıdır, balı bile zehir gibi gelir insana. ‘İnsanın, doğduğu yer değil, doyduğu yer’ memleketidir demişler. Doğru.
El hak; öyle çalışalım ki, bizim hem doğduğumuz yer, hem de doyduğumuz yer vatanımız olsun.
Memleketinden ayrı olan gurbetteki insanların derdini, en iyi anlayan gurbetteki insandır. Gurbetin destansı ayrılığını en iyi bilen ve bu bildiğini en güzel şekilde dile getiren Halk Ozanı Arif Şirin’in, dizeleriyle son vermek istiyorum:
Hiç istemem yine gelir, Çatar gurbet akşamları Yüreğime hançer olur, Batar gurbet akşamları.
Öldürecek beni dertler, Bende geçti bini dertler, Dertlerime yeni dertler Katar gurbet akşamları.
Bilmiyorum dertten gamdan, Zevk mi alır intikamdan? Kanlım gibi şu yakamdan, Tutar gurbet akşamları
Şimdi akşam bak şu anda, Zindandayım ben zindanda, Zindan ne ki zindandan da
Beter gurbet akşamları
Acılara beler beni, Kesip doğrar diler beni, Parça parça böler beni, Yutar gurbet akşamları.
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
MUSTAFA ERANIL
YAKILASIN -YIKILASIN; YIKILIP YOK OLASIN
Buğulu gözlerin, ızdırap dolu gönüllerin sıla hasreti ile yanıp inlediği yerlerdir gurbet.
Gurbet,bir lokma ekmek uğuruna, anadan, babadan, yardan kopup gelinen garipler konağıdır.
Izdırap dolu bir yol olan gurbet, her kıvrımı bir meşakkat, her yokuşu bir çiledir.
Gurbet, zaman seli içine düşmüş bir yaprak gibi, sürekli ‘sona’ doğru yol almanın bir diğer adıdır.
Hayal dünyasına zindan penceresinden bakmanın bir versiyonudur gurbet.
Gurbet, yağmurun şapırtısında, rüzgarın uğultusunda, kuşların cıvıltısında, arının vızıltısında, “ahh’ diye inleyişinin senfonisidir.
‘Yakılasın’, ‘yıkılasın’ diye şiirlerin söylendiği, türkülerin okunduğu bir feryad-ı figandır gurbet.
Gurbet, anadan, babadan, yardan... ayrılığın destansı adıdır.
Pınar gibi akan gözlerin, iniltili söylenen sözlerin, dertli dertli inleyen sazların ilham kaynağıdır gurbet.
Gurbet, Türk insanının en çok üzerinde konu edindiği bir edebiyat ürünüdür.
Hasrettir, vuslattır, haslettir, çiledir, ızdıraptır gurbet.
Gurbet, eti zehir, yağı zehir, balı zehir olan bir ayrılık sofrasıdır.
Evet, ne zaman bir ‘gurbet’ çağrışımını içeren bir fısıltı duysam, o zaman bir inilti başlar dilimde, vücudum ise titrer. Terim sarar, tenimi.
Ve, ‘Ah gurbet ah!..’ diye hemen bir iç çekerim.
‘Yakılasın, yıkılasın.
Yıkılıp ta yok alasın
Gün gelir ki kahrolasın
Gurbette, ‘gurbet ağıtını’ söyler, kimi zamanda ağlarım.
‘Acıyı da tatlıyı da tadan bilir’ der, Osman Yüksel Serdengeçti. Evet, gurbeti de ancak yaşayan bilir.
Anaya hasret, babaya hasret, yara hasret, her şeyden önce de memlekete hasret...
Arada, aşılmaz dağlar, bitmez yollar var. Aşılan dağlar, biten yollarda olsa, en önemlisi ‘duygusallık’ var; aşılmayan ve bitmeyen çile olarak...
Balık, suyun içerisinde olduğu zaman, kıymetini bilemezmiş suyun. Sudan çıkan balık, o zaman inlermiş, ‘su su’ diye. Ama nafile. Aynen bunun gibi, insan kendi memleketinde, anasının, babasının, yârının yanında olduğu zaman, bilemez gurbetin derdini. Gurbetin derdini, gurbete çıkınca anlar, ancak, o zamanda, iş işten geçmiş olur.
Gurbet acıdır, balı bile zehir gibi gelir insana. ‘İnsanın, doğduğu yer değil, doyduğu yer’ memleketidir demişler. Doğru.
El hak; öyle çalışalım ki, bizim hem doğduğumuz yer, hem de doyduğumuz yer vatanımız olsun.
Memleketinden ayrı olan gurbetteki insanların derdini, en iyi anlayan gurbetteki insandır. Gurbetin destansı ayrılığını en iyi bilen ve bu bildiğini en güzel şekilde dile getiren Halk Ozanı Arif Şirin’in, dizeleriyle son vermek istiyorum:
Hiç istemem yine gelir,
Çatar gurbet akşamları
Yüreğime hançer olur,
Batar gurbet akşamları.
Öldürecek beni dertler,
Bende geçti bini dertler,
Dertlerime yeni dertler
Katar gurbet akşamları.
Bilmiyorum dertten gamdan,
Zevk mi alır intikamdan?
Kanlım gibi şu yakamdan,
Tutar gurbet akşamları
Şimdi akşam bak şu anda,
Zindandayım ben zindanda,
Zindan ne ki zindandan da
Beter gurbet akşamları
Acılara beler beni,
Kesip doğrar diler beni,
Parça parça böler beni,
Yutar gurbet akşamları.
Memleketim, ilim obam,
Kavim, gardaş, dost, akrabam,
Gözlerimde anam, babam,
Tüter gurbet akşamları.
YAZARIN DİĞER YAZILARI