GERÇEK DOSTLUK
İnsanoğlu sosyal bir varlıktır. Tek başına yaşayamaz. Dolayısıyla etrafında zamanını birlikte geçireceği diğer insanları arar. Geçenlerde okuduğum bir kitapta, ünlü Yunan Düşünür Aristoteles’in MÖ.5. yüzyılda ayrımını yaptığı arkadaşlık türlerini yorumlamış. Onlardan bir kaçını siz değerli okurlarım ile paylaşıyorum. Sondaki “kıssadan hisseyi” de umarım beğenirsiniz.
1.Zevk Arkadaşlığı: karşılıklı zevk alma üzerine kurulur” olarak tanımlanıyor. Tazeleyici, eğlenceli ve gerginlikten uzak bu arkadaş türünün arkadaş bulmanın en temel sebeplerine dayandığından ve kınanacak bir tür olmadığından bahsediliyor. Fakat karşılıklı zevk sürdürülemediği takdirde arkadaşlığın “Birlikte güzel zaman geçirmiştik!” diyerek sona ermesi kaçınılmazdır.
2.Faydaya Dayalı Arkadaşlık: İnsanlar sadece arkadaşlıklarının getireceği faydaları gözeterek bir araya gelip birbirlerine arkadaş diyebiliyorlar. Bu tür arkadaşlıklarda “sadece maddi yarar değil, saygın biriyle sahici bir yatkınlığınız olmaksızın arkadaşlık yürütmenin getirdiği toplumsal itibar” da çok önemli bir rol oynar. Sonunda bir tarafın kullanılmış hissetmesiyle bu arkadaşlık ilişkileri de kısa sürer.
3.Hakiki Arkadaşlık: Her çağda amaç edinmeye değerli ve “başka kimseye sunulmayan imtiyazların” olduğu arkadaşlık türüdür. Kişi, kendi çıkarlarını geri plana alıp “en iyi arkadaşım” dediği kişiyle manevi-zihinsel anlamda hayatını birleştirir. Hakiki arkadaşların birbirlerinin “kalbinde” önemli bir yeri vardır. Sürekli ilgi gerektiren bu tür arkadaşlıkları modern şartlarda sürdürmek zor olduğundan insanın en iyi arkadaş sayısı hep daha azdır.
4.Sanal Arkadaşlık: Global elektronik medyalar sayesinde, 2004’te kurulan Facebook gibi sosyal ağlarda süregidiyor. Bağlantı kurulan arkadaşlıkların niteliğiyle değil daha çok niceliğiyle ilgilenilir. İnsan, gerçek hayatta asla karşısına çıkmayacak çevrelerden kişilerle internette arkadaş olabileceği gibi sanal olmayan hayatında da devam ettirebileceği arkadaşlıklar da edinebilir. Sanal arkadaşlıklar aynı zamanda zevk ve faydayı da içinde barındırabilirken mekân ve zaman engelini ortadan kaldırarak hakiki arkadaşlıkları sürdürmeye de yarar.
Şahsen ben arkadaş konusunda hiçbir sıkıntı yaşamayanlar sınıfına giriyorum . Çok şükür arkadaşlarım çok fazla. Ve bundan da son derece keyif alıyorum. Ama ya “DOST”. Ne ağır bir kelime. Çoklukların içinde yalnız kalan, herkesin ihtiyaç duyduğu. İyi günde çok, kötü günde ise hiç olmayan. Karşılıksız yapılan “karşılıklı” fedakarlıklar. Herhangi bir zümreye ait olduğu için değil. Sosyal statüsü ya da ekonomik durumu sayesinde kurulan samimiyet değil. İşte bu hikayedeki gibi bir dostluğu Rabbim herkese nasip etsin. Zor mu? Çok ama çok zor!
GERÇEK DOSTLUK
Çok samimi iki dost ve arkadaşlardı. Fakat bir tanesi çok kurnaz atılgan ve hareketli, diğeri ise çok saf, dürüst ve sessizdi. Bir gün kurnaz olan arkadaş, diğer arkadaşın yanına giderek işlerinin bozulduğunu söyler ve kendisinden para ister. Samimi dostu onu hiç kırmaz ve elindeki bütün parayı arkadaşına verir. Arkadaşı bu parayla işlerini düzeltir. Bir süre sonra kurnaz olan yine arkadaşının yanına gider ve arkadaşının evlenmek üzere olduğu nişanlısını çok beğendiğini ve kendisine vermesini ister. Arkadaşı çok şaşırır, ne diyeceğini bilemez. Fakat aralarında o kadar kuvvetli bir sevgi vardır ki arkadaşına hayır diyemez, nişanlısını arkadaşına verir.
Zaman içinde Saf olanın işleri bozulur ve birden arkadaşı aklına gelir
ben ona sıkıştığında iyilik yapmıştım diyerek arkadaşının iş yerine gider
ve kendisine çalışması için iş vermesini ister. Arkadaşı ona iş vermez. Bizimki pişmanlık ve üzüntü içinde geri döner ama yinede arkadaşına kızamaz. Bir gün sokakta dolaşırken yanına hasta ve yaşlı bir adam yaklaşır. Fakir olduğu için ilaç alamadığını söyler. Bizimki yaşlı adamcağıza acır, istediği ilaçları alır ve adamcağıza verir. Kısa bir süre sonra yaşlı adamın öldüğünü duyar. Yaşlı adam çok zengindir ve bütün mirasını kendisine bırakmıştır.
Saf adam artık zengindir. Biraz da sevdiği dostuna olan kırgınlığıyla dostunun iş yerinin karşısında bir ev alır ve oraya yerleşir. Bir gün evinin kapısını dilenci bir kadın çalar. Yaşlı kadın çok aç olduğunu, kendisine yemek vermesini ister. Bizim saf hiç düşünmeden kadını içeri alır karnını doyurur, Kimsesi olmadığını öğrendiği kadına; Kendisinin de yalnız olduğunu söyler ve bu evde birlikte
yaşayalım sen evin işlerini ve yemekleri yaparsın der, yaşlı kadın hiç düşünmeden kabul eder. Bir süre sonra yaşlı kadın bizimkine, kendine uygun bir kız bulup evlenmesini söyler. Bizimki böyle bir kızı nasıl bulacağını, kendisinin tanıdığı olmadığını söyler. Yaşlı kadın ona uygun bir kız tanıdığını ve kendisiyle görüştürebileceğini söyler. Görüşmeler sonucunda evlenmeye karar verilir ve düğün davetiyeleri basılır. Bizimkisi kırgın olduğu halde çok samimi dostunu yinede unutamamıştır. Biraz da
geldiği konumu görmesi açısından samimi arkadaşına da davetiye gönderir.
Düğün günü gelir çatar. Saf adam düğün salonunda bir şeyler söylemek isteğiyle mikrofonu alır ve başlar yaşadıklarını anlatmaya; Eskiden çok sevdiğim bir dostum vardı. Bir gün işleri bozulunca benden borç para istedi elimdeki bütün parayı verdim. Evlenmek üzere olduğum nişanlımı çok beğendiğini söyleyerek benden istedi. Çok üzülerek onu da kendisine verdim. Çünkü biz gerçek dosttuk onun üzülmesini istemedim. İşlerim bozulduğunda onun fabrikasına gittim ve çalışmak için kendisinden iş istedim. Bana iş vermedi. Çok üzüldüm, ama yinede arkadaşıma kızmıyorum. Çünkü biz gerçek dosttuk.
Bu konuşma üzerine kurnaz olan arkadaşı daha fazla dayanamaz mikrofonu eline alır ve başlar konuşmaya; Benim de bir zamanlar çok sevdiğim bir dostum vardı. İşlerim bozulduğunda kendisinden para istedim, bütün parasını bana verdi. Sonra ondan nişanlısını istedim, üzülerek nişanlısını da verdi. Nişanlısını istememin nedeni o kadının arkadaşıma layık olmamasıydı(Hayat kadınıydı). Kendisi çok saf olduğu için arkadaşımı o kadından bu şekilde kurtardım. İşleri bozulduğunda gelip benden iş istedi.Arkadaşımı kendi emrimde çalıştıramazdım, o yüzden iş vermedim. Günün birinde karşılaştığı yaşlı adam benim babamdı. Babam ölmek üzereydi, onu arkadaşımın yanına ben gönderdim ve mirasını ona ben bıraktırdım. Evine gelen dilenci kadın benim annemdi. Ona bakıp iyi yaşamasını sağlamak için gönderdim. Şu anda evlenmekte olduğu kız de benim kız kardeşim. Onu, arkadaşımla evlenmesine ben ikna ettim.
Teşekkürler.
21 Ocak 2017 Cumartesi 11:50
YORUMLAR
- Bu habere henüz yorum yapılmamış. İlk yorum yapan siz olun.
YAZARA AİT DİĞER YAZILAR
GEÇMİŞ İLE YARGI
DOST KAZIĞI
Asker ocağından, Peygamber kucağına…
ÇOCUK SUSAR SEN SUSMA
BİR FİNCAN KAHVE OLSAM...
YENİ YILIN SON YAZISI 2
KUDÜS
YİNE AYLARDAN ARALIK…
10 KASIM KUTLANMAZ, YAS GÜNÜDÜR.
BİR İSTANBUL KLASİĞİ
13 RAKAMI
ÇERKES ETHEM
YENİ EĞİTİM-ÖĞRETİM YILI
ARABA SEVDASI
VARLIĞI BİR DERT YOKLUĞU TASA
HAKLI ÖZÜR..
44. Kiraz Festivali Ve Avrupalı Misafirler
HER ŞEYİN BAŞI ÇABA
BABAMA
RAMAZAN’IN 9. GÜNÜNÜ 10. GÜNÜNE BAĞLAYAN YAZI
KISSADAN HİSSE
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
YAŞAMAK AMA TERSTEN..
ALDIRDIĞIMIZ BEBEK
HÜNKAR BUNU BEĞENDİ.
T Y T Z
PARANOYA
GEREKSİZ BİR YAZI
"HAYAT, SEVGI VE UMUT SAÇMAKTIR
14 ŞUBAT
NAZIM HİKMET
SON DAKİKA
KOSKOCAMAN 28 YIL
EURO-DOLAR-TÜRK LİRASI
YİNE AYLARDAN KASIM…
İNANÇ + EYLEM = BAŞARI
Adım SONBAHAR
AYRILIK
MEDYADAKİ ALGI OPERASYONU
KISA KISA
TÜRK KAYALIKLARI
YURTDIŞINA ÇIKMA REHBERİ
KURALLARA UYARSAN, GÜVENDESİN!..
TANIDIK GELDİ Mİ?
“DARBE”TÜL ARZ
BAYRAM KLASİĞİ
BABAMA
YİNE !! BAŞIMIZ SAĞOLSUN…
43. Altın Kiraz Festivali ve Ankara
MERHABA
YORUM EKLE